AİLE İÇİ EĞİTİM
2012 yılında, Fransa’nın istatistik kurumu’na (INSEE) göre, Fransa’da lise diploması (Baccalauréat) alamayan yabancı uyruklu kişilerin yüzde 23’ü Türk veya Türk kökenli. Türkler bu listenin ilk sırasında yer alıyorlar.
Toplumumuz gençlerinin bu seviyeyi aşamamalarının sebepleri nelerdir ? Bunun kaynağı bir isteksizlik midir ? Yoksa başarısızlık mı ? Yoksa Türklerin Fransa’ya uyum sağlayamadığının bir göstergesimidir ?
Öncelikle, bu durumu tetikleyen bazı sosyal etkenler var. Bu etkenlerin ilk sırasında Türk ebeveynlerin hala çoğunun Fransızca bilmedikleri kaçınılmaz bir gerçektir. Dil bilmeyen anne baba, çocuğun’un eğitimi hakkında öğretmenler ile konuşamayınca, çocuğun eğitim projesini oluşturmasını zora sokuyor. Bunun dışında, Fransa da Türk aileleri Fransız eğitim sistemini tam olarak bilmiyorlar. Mesela, çocuğun doktor olmasını isteyen ebeveynler sistemi bilmedikleri için bazen öğretmenler’in meslek lisesi tavsiyesini kabul ediyorlar.
Bu konuda her ne kadar sosyo ekonomik etkenler olsa da, ben çocuk ve aile psikoloğu olarak bu sorunun ailesel ve eğitimsel faktörlerini sunup ailelerin çocuklarını okul hayatına iyi başlamaları için bir takım öneride bulunacağım
Çocuk – Ebeveyn Ilişkisinin Okul Eğitimi Üzerine Etkisi
Çocuğun okul eğitimi nin gidişatındaki en önemli psikolojik etkenlerden biri, ebeveyni ile olan ilişki’si. Aile, çocuk için ilk sosyalleşme kurumu’dur. Çocuk ailesinde öğrendiği davranışları, düşünce şekillerini okulda diğer çocuklarla ve öğretmenlerle iletişime girmek için kullanır. Fakat ebeveyn-çocuk ilişkisindeki bir takım etkenler, okula adaptasyon sürecini zora sokabilir.
Mesela annelerin en çok yaşadıkları zorluklar arasında önde gelen zorluk, okulun ilk aylarında, veya ilk yıllarında, çocuktan uzak kalmak. Çoğu anneler, çocuklarını kreşe veya anaokuluna bırakmakta zorluk çekiyorlar. Bu, kreş veya okula güvensizlikten gelmiyor. Annelerin ayrılma zorluğundan kaynaklanıyor. Aslında bu durum gayet normal, 9 ay karnında taşıdıkları ve 2-3 yıl yanlarından ayırmadıkları çocuklarından ayrılma fikri onlar için oldukça zor bir durum. Ama annelik’teki normal süreç’te, çocuğundan yavaş yavaş ayrılma alt-süreci de olmalıdır. Zira çocuğunu kreş veya okula bırakamayan bir anne, çocuğuna (istemeden) « çevre’nin güvensiz » olduğunu aşılar ve çocuk okuldaki dersleri dinlemez veya diğer çocuklarla oyun oynamaz, çünkü çocuk çevresindeki insanlara güvenemez. Çevreye güvensizlik, zamanla çocuğun özgüvenini de zedeleyebilir, çünkü çocuk, ailesi olmadan aktiviteleri beceremeyeceğini düşünür.
Bir başka ebeveyn tarzı, çocuğunun bir dediğini iki etmeyen ebeveyn tarzıdır. Çocuklarına hayır demeyen aileler. Ailesinde hiç « hayır » kavramını öğrenip içselleştirmeyen bir çocuk, okulda isteğinin geri çevrildiğinde bu durumu anlayamama ve bundan dolayı davranışlarında bozukluklar oluşabilir (agresif tepkiler vermeye başlayabilir). Bir çocuğu büyütmekte olan ailelerin en önemli görevi hayır kavramını öğretme ve içselleştirmedir. Ebeveynlerin çocuklarına hayır terimini öğretmesindeki anafikir ise, çocuğun sınırları öğrenmesidir. Fakat günümüzde ebeveynler çocuklarına hayır diyemiyorlar. « çocuğuma hayır dersem beni sevmez » korkusu başlıyor. Çocuğunuza hayır derseniz, birkaç saat belki küser ama sizin onun annesi-babası olduğunuzu değiştirmez ve sizin onu sevdiğiniz gerçeğini de değiştirmez.
Zamanla her şeyin değiştiği gibi, ebeveynlik de değişiyor ve bugünkü ebeveynler çocuklarıyla anne–baba değil ama arkadaş olmak istiyorlar. Bu arkadaş olma fikri zararlı. Ebeveynler, yetişkin olduklarını, eğitici olduklarını unutmadan çocuklarını eğitmelidirler. Bu eğitim esnasında hayır demek çok önemlidir.
Anne-baba eğitimindeki başka önemli bir unsur, örnek olmaktır. Örnek olmakla anlatmak istediğim, dış görünüm değil, iç ve dış görünümün aynı olması. Yani çocuğunuza verdiğiniz eğitimin’in aksini yapmamanız. Ebeveynler çocuklarını istedikleri gibi eğitebilirler. Fakat, çocuğa eğitiminde A yı oğreten ama kendi davranışı B olan ebeveynler olabiliyor. Bu davranış, çocuk için oldukça zararlı olabilir çünkü çocuk hangi davranışı örnek almasını bilmediği için üçüncü bir davranış seçebilir. Bu üçüncü davranış ne aile’ye, ne de okula göre uygun olabilir.
Anne – Baba Ilişkisinin Çocuğun Okul Eğitimi Üzerine Etkisi
Ebeveyn – çocuk ilişkisi çocuğun eğitimi için ne kadar önemliyse, anne baba ilişkisi de bir o kadar önemlidir.
Anne ve baba’nın birbirlerine olan davranışlarını örnek alan çocuk, okulda ikili ilişkilerde anne veya babasını örnek alacaktır. Kendini ifade etmek için bağıran bir anne/baba ile yaşıyorsa, çocuğun arkadaşlarıyla oynarken sinirli olması ve bağırması gayet doğal.
Birbirleriyle tartışan ebeveynlerin unutmamaları gereken önemli bir notka da, tartışmalarını çocuktan uzak’ta yapmaları veya çocuğa yansıtmamaları gerekliliğidir. Anne-babasının kavga ettiklerini gören bir çocuk, kavganın kaynağı olduğunu düşünür. Bu durum onu üzmekle birlikte, konsantrasyonunu bozar. Çift, kavgalarda sıkıntıyı çocuğa yöneltmemelidir çünkü yukarıda demiş olduğumuz gibi, negatif düşünceleri çocuğa yönelten aile, çocuğun konsantrasyon düşüklüğünün kaynağıdır.
Çocukların Okula Gitmeden Önce Evde Aileleriyle Birlikte Öğrenmeleri Gereken Donanımlar
Çocuk kendi fikir ve önerilerini dile getirebilmeli : Kendisini başka kişiler karşısında ifade edebilen bir çocuk, zamanla kendi gücüne ve yeteneklerine güvenini arttırır. Yüksek özgüvenli bir çocuk, daima başarılı olur. Bunun için, okul öncesi süreç çok önemli. Aile, çocuklar ile iletişim kurarken, sohbet ederken çocuğu fikir sahibi, eşit biri olarak görebilmeli. Çocuğun söylediklerini, konuşma süreci boyunca desteklerse, çocuğun özgüveni artar.
Çocuk belirlenen kuralları kabul edip uymalı : Yukarıda anlattığım gibi, « hayır »’ın içselleştirilmesi çok önemli. Küçük yaşta içselleşen hayır kavramı, çocuğun sınırlama kabiliyetini arttırır ve çocuk bunun sayesinde sınırları, kuralları bilir ve saygı gösterir. Kurallar, çocuk-öğretmen ilişkisini şartlandırır. Çocuk kurallara ne kadar uyarsa, öğretmen çocuğun gelişimi için o kadar çaba harcar.
Yeni deneyimlere ve bilgiye açık olabilmeli : Çocuk, hep açık fikirli ve yeni konulara istekli olmalıdır. Böylece, hep meraklı olur ve genel kültürü durmadan artar. Müzeleri ziyaret edin. Çocuğunuz böylece boş zamanlarda gördüğü eserleri yeniden yapmaya çalışır ve yaratıcılığı artar.
Son olarak, psikomotor donanımlara sahip olmalı : Psikomotor donanımlar, okula başlamadan önce olmazsa olmayan fiziki donanımlardır. Çocuk topu eliyle tutmayı, yürümeyi bilmeli, eline kalem almalı. Bu donanımlar normal olarak öğrenilir ama siz çocuğunuzla ne kadar aktivite yaparsanız bu donanımlar çocuklarınızda daha üst bir seviyede oluşurlar.
Burhan GÜVEN